Küresel krizi görmezden gelen devlet büyüklerimiz, 2009 yılında ekonomimizin %4 büyümesini öngörüyorlar. Bu şartlar altında bütçeyi tutturacaklar ama nasıl?

Tüm sektörler krizin kucağında can çekişirken ithalat ihracat ciddi düşüş eğilimindeyken, sanayinin tansiyonu dibe vurmuşken, ekonominin önde gelen firmaları işçi çıkartarak ücretsiz izin vererek kendini kurtarmaya çalışırken nasıl oluyor da bunu söyleme cesareti gösteriyorlar, HAYRET.

Tabi ki en kolay yolu seçerek vergi arttırımına gidecekler, hemde kurumsal bireysel ayrımı yapmadan tüm vatandaşlarından dolaylı ve zorunlu vergi arttırımına gidiyorlar ve akaryakıttan alınan “özel tüketim vergisi”ni arttırarak. Yaz aylarında benzinin rafineri çıkış fiyatı 1,13 TL iken yüzde olarak belirlenen ÖTV 1,49 TL’dir. Dünyaya paralel olarak düşen petrol fiyatlarının neticesinde benzinin rafineri çıkış fiyatı 0,42 TL olmasına rağmen ÖTV hali hazırda yine 1,49 TL ve savunması ÖTV’nin o fiyata sabitlendiği yönünde, ilginç olan ise 0,42 TL rafineri çıkış fiyatlı benzine tüm vergileriyle birlikte 2,72 TL veriyor olmamız, yani %84,5 vergi ödüyoruz devletimize !

İnsanlar tepki gösterip ellerinden geldiği kadar kişisel arabalarından uzaklaşmış ve tepkisini ortaya koymuş olması ise tam ters etki ederek vergi olarak bize geri dönmeye hazırlanıyor. Hükümet yetkilileri 2009’da öngörülen bütçe açığını, akaryakıt tüketimindeki azalmayı bir kefeye koymuş ve güzide fikirler çıkartmışlar hamdolsun, akaryakıttan ÖTV’yi yükseltmek! Biliyorlar ki toplu eylem potansiyeli olmayan bir halk var karşılarında ve akaryakıt tüketimi zorunlu, adamlar kazı nasıl yolacaklarını biliyorlar. Nasıl olsa sesini yükseltmeyi bilmeyen halk nasıl olsa bunu kabul eder, balık hafızası olduğu için de kısa sürede unutur.