Tam manasıyla kabus gibi bir cumartesi gecesi geçirdim, aslında kendi çapımda marjinal olma arzusunun da bunda etkisi vardı.

Taksim’e gitmek bir dert, arabanızı park edecek bir yer bulmak için insanüstü bir çaba göstermeniz gerekiyor, o kadar çok otopark olmasına rağmen otopark girişlerinde uzun kuyruklar bekliyorsunuz. Neyse…

İstanbul’u değnekçilerden kurtarma projesi olarak lanse edilen İspark onların yerini aldı hatta bütün cadde ve sokakları da dahil etti otoparklarına, katlı otoparklar yer altı otoparkları vs projeler yerine kısa yoldan kazanç yöntemini ilke edindiler vay halimize!

Taksim aktivitesini tamamladıktan sonra eve giderken sahilde ufak bir gezinti yapmak arzusuyla Karaköy’e indik ve sahil şeridinde yol almaya başladık, amacımız arabamızı kenara çekip eşsiz güzellikteki boğaz manzarasını 15-20 dakika seyretmekti ama ne mümkün. Her tarafı yasal değnekçilik şirketi İspark ele geçirmiş, her yere tabelalarını ve adamlarını yerleştirmiş durduğun anda tepene biniyor. Yani görevlilerle “park etme oyunu” oynuyorsunuz.

O an o kadar sinirlendim ki o hışımla sahil yolunu takip etmeye devam ettim ama gördüklerim karşısında şaşkına döndüm.
Neredeyse 2 arabanın yanyana durabileceği her noktada ama istisnasız her noktada tabelaları mevcut, Karaköy’den Tarabya’ya kadar!

Aldıkları ücretin karşılığını verseler belki bir avuntu olur ama otopark zihniyetini nakit olarak gördükleri için emniyet güvenlik unsurları kocaman SIFIR, durduğunuz yerlerde tinerciler vb kişiler arabaları taciz ediyor, bazısı para istiyor bazısı eline aldığı mendili, çiçeği satana kadar camın önünde bekliyor. Kısaca süreç her şekilde bizim aleyhimize işliyor.